Hüsamettin Turan-Yazar
Kuzey Kürdistan’da milliyetçilik, son elli yıl içerisinde felsefi ve politik bir çerçevede tanımlanamamış, kuramsal ve ideolojik açıdan netleşmemiş bir olgu olarak kalmıştır. Bu durum, Kürt modernleşmesi ve ulusal kimlik inşası açısından ciddi bir eksiklik yaratmış, siyasi hareketlerin yönelimlerini belirsizleştirmiştir.
Ulus-devlet sürecine dahil olamayan Kürtler, genellikle anti-sömürgeci direniş eksenli hareketler içinde varlık göstermiştir. Ancak Kuzey Kürdistan’daki milliyetçi söylem, diğer Kürt bölgeleriyle kıyaslandığında kurumsallaşamamış ve ideolojik olarak kendini inşa edememiştir.
Kuzey Kürt milliyetçiliğinin olmayışı: Tarihsel ve siyasal arka plan
Milliyetçilik, Ernest Gellner, Benedict Anderson ve Anthony D. Smith gibi kuramcıların çalışmalarında genellikle modernleşme ve devletleşme süreciyle ilişkilendirilmiştir. Kürtler açısından ise devletleşememe, Kürt milliyetçiliğinin klasik anlamda şekillenmesini engelleyen en büyük faktörlerden biri olmuştur. Özellikle Kuzey Kürdistan’da, milliyetçiliğin ideolojik form kazanamamasının nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
1. Devletsizlik ve bölünmüşlük: Kürtlerin dört farklı ulus-devlet sınırları içinde parçalanmış olması, milliyetçi düşüncenin bir bütünlük kazanmasını engellemiştir. Kuzey Kürtleri, Türkiye’nin resmi ideolojisi tarafından asimilasyona tabi tutulmuş ve ulusal bilinç oluşumu engellenmiştir.
2. Sol hareketlerin baskınlığı: 1960’lardan itibaren Kuzey Kürdistan’daki siyasal hareketler, daha çok sosyalist ve devrimci söylemler etrafında örgütlenmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan Kürt hareketleri, milliyetçilikten ziyade enternasyonalist ve sınıf temelli bir mücadeleyi öne çıkarmış, bu da Kürt milliyetçiliğinin tanımlanmasını geciktirmiştir.
3. İslamcı ve muhafazakâr etkiler: Türkiye’nin siyasi yapısı içinde Kürt muhafazakârlarının önemli bir yer tutması, milliyetçi söylemin gelişimini sınırlandırmıştır. Osmanlı’dan itibaren Kürt ileri gelenleri ve dini gruplar, merkezi devletin kontrolü altında tutulmuş ve ulusal bir ideoloji geliştirmeleri engellenmiştir.
4. Devletin baskı mekanizmaları: Türk devletinin sert güvenlik politikaları, Kürt milliyetçiliğini “bölücülük” olarak kriminalize etmiş ve legal bir Kürt milliyetçi hareketinin gelişmesini önlemiştir. Milliyetçiliğin gelişebilmesi için sivil toplum, akademi ve entelektüel üretim alanlarının açık olması gerekirken, Kuzey Kürdistan’da bu alanlar sürekli baskı altında olmuştur.
Mevcut milliyetçilik ve onun kuşkuları
Günümüzde Kuzey Kürdistan’da milliyetçilik, farklı yönelimler içinde varlığını sürdüren, ancak tanımlanmamış bir ideolojik yapı olarak kalmaktadır. Milliyetçiliğin tarihsel anlamda ulusal bir kimlik inşasına dayanması gerekirken, Kuzeydeki mevcut milliyetçilik anlayışı çoğunlukla tepkisel ve parçalıdır. Bu bağlamda, milliyetçiliğin kuşkulu olmasının birkaç nedeni bulunmaktadır:
Kuramsal boşluk: Milliyetçilik, yalnızca bir etnik aidiyet değil, aynı zamanda bir ideolojik çerçeve gerektirir. Kuzey Kürtleri içinde, ulusal kimlik üzerine derinlemesine felsefi tartışmalar yürütülmemiştir.
Siyasi bölünmüşlük: Milliyetçi olduğunu iddia eden grupların ortak bir ulusal proje oluşturamaması, ideolojik tutarsızlık yaratmaktadır.
Tarihsel kopukluk: Kürt milliyetçiliği, Bedirxanîler ve Mahabad Kürt Cumhuriyeti gibi geçmiş deneyimlerden beslenmesine rağmen, Kuzey Kürtleri bu tarihsel mirası kuramsal olarak değerlendirmekte eksik kalmıştır.
Gelecek için muhasebe ve perspektif
Kuzey Kürdistan’daki milliyetçilik, son elli yılın muhasebesini yapmak ve kendini yeniden tanımlamak zorundadır. Anti-sömürgeci mücadele ile ulusal kimlik inşası arasındaki dengeyi kurarak, teorik ve ideolojik bir çerçeve oluşturmalıdır. Gelecekte, Kürt milliyetçiliğinin gelişimi, hem ulusal bilinçlenmeyi güçlendiren akademik çalışmalarla hem de siyasi aktörlerin netleşen perspektifleriyle şekillenecektir. Bu sürecin başarılı olması, Kürt kimliğinin yalnızca tepkisel bir söylem olmaktan çıkıp, kurumsal ve ideolojik bir yapıya dönüşmesine bağlıdır.